Friday, July 31, 2009

nemrut

sabah sabah çekilmez bir insan oluyorum. evet herkesin sabah mebzul miktar bir nemrutluğu vardır; o yumuşacık yataktan, rüyaların sıcacık kollarından, sarıldığımız ayıcığın (literally) samimiyetinden kalkıp da iş denen gerzek yere gitmeyi kim ister ki?
amma velakin ben daha alarmlı saatimin ilk notalarından başlayarak hulk olmaya başlıyorum; yüzüm bile yeşeriyor olabilir; gözlerim henüz açık olmadığından bilemiyorum. o ilk nota beynime inen balyoz gibi saç tellerimden ayak ucuma kadar vücudumun nefret elektriğiyle titremesine sebep oluyor. hani masallarda ve çizgi filmlerde horlayarak uyuyan devi uyandırmamaya çalışırız, çünkü uyanırsa yeri göğü dağıtır, bağırır kükrer fln katastrofik olaylar olma ihtimali vardır ya, işte aynen böyle sabahları bana da dokunmamak lazım. dün sabah ağzımdan alevler püskürttüğüme neredeyse eminim. handle with care.

alarma olan ilk tepkimi genelde fiziksel şiddet kullanaraktan kendisinden çıkartmayı tercih ediyorum; bu sebeple çok sayıda saati heder ettim. pişman değilim. ikinci nefret dalgası ise yine daha yatakta gözlerim yarı açıkken banyodan gelen ışığı görünce zuhur ediyor. eğer ki benim uyandığım saatte o banyo doluysa hele hele biri uzun sürecek bir duş alma seansına başladıysa, "poseidonun tüm lanetleri!!!" diye içimden bağırıp, vurup kafamı yeniden uyuyorum. tahmin edersiniz ki sürekli yan gözle ve sağ kulakla banyodan gelen ses ve ışığın kontrol edildiği bu tedirgin uyuma eylemi, uyku denilen mucizeye hakaret etmekten beter. bir işe yaradığı yok. bu beni daha da sinirlendiriyor. ama bir şekilde tabi ki o banyo da boşalıyor ve ben kendimi buz gibi suyla şoka soktuktan sonra kendi kendime küfür ederekten hızlıca bir duş alıp, hazırlanmaya başlıyorum.

yaklaşık 1 haftadır nemlendiricim yok. dolayısıyla 1 haftadır her sabah gözüme sürdüğüm kremden parmak ucumda arta kalanları kocaman tabak gibi suratıma yedirmeye çalışıyorum; ve evet doğru tahmin ettiniz, yine her sabah kendime bir önceki akşam o kremi almadığım için küfrediyorum.

ola ki sabah 20 dk içinde duş alıp kahvaltı edip evden çıkmaya çalışan bir adet ben kişisine neden erken kalktığımı ya da neden bıdı bıdı ya da şu ne bu ne diye soracak birisi olursa, kardeşim dışındaki ev halkıyla sözde bir saygıyla ama gözlerimde çakır çakır "geç kalıyorum bu ne biçim soru şimdiiii" ifadesiyle yanıt verip işime devam ediyorum. bu ufak diyaloglar bazen aynen benim gibi solundan kalkmış biriyle yollarımızın kesişmesi sonucu 3,4, 5 ve hatta 9328392. dünya savaşına sebep olabiliyor; güne sonsuz bir negatif enerjiyle başlamış oluyorum.

hiç eğlenceli değil. ama güne by default nemrut başlayan birine müstahak. peki ya dış etkenlerin hiç mi suçu yok? var tabi ki.

misal bugün, aynı saatlerde uyandığımızda muhakkak ufak da olsa sürtüştüğümüz kardeşimden kurtulup bir hınçla arabama bindim. sadece haftada bir köprüyü arabayla geçiyorum, ve -yazın pek olmasa da- trafik sıkıştığında arabada kahvaltı ediyorum. bu sebeple sabahları vaktim varsa kendime kahve yapıp yanıma da tostumsu bir şeyler alıyorum, vaktim yoksa da starbucks'a uğrayıp paket yaptırıyorum. işte bu sabah bu normalde sıradan olan starbucks'a uğrama seansında da ufak bir kriz yaşadım. vakitten kazanmak için tükkana önceden telefonla sipariş verdim. böylece tek yapmam gereken tükkana dalıp, kart şifremi girip, pakedi alıp fişek gibi yeniden arabaya dönmek. ~1,5 dk. tezgaha gittim torbayı kontrol ettim, ve siparişimin yanlış olduğunu farkettim. arghhhhhh bu kadar kıt zamanda işlerini halletmeye çalışırsan patlar zaten hep. çocuğa "bu benim mi emin misiniz ben soğuk kahve söylemiştim" dedim. hemen yenisini yapmayı önerdi. yavrucuğum, eğer benim senin kahveyi hazırlamanı bekleyecek kadar vaktim olsa (~5 dk), zaten önceden telefon etmem değil mi? buna gerek olmadığını söyleyip dükkandan çıktım ama kafamda bin lanet, içtiğim şeyden tiksinerek ofise geldim. trafik de yoktu zaten, kahvaltımı ofiste yapmak zorunda kaldım, kepekli pufum soğuduğu için taş gibi olmuştu. oysa ben her sabah trafikte de kalsam köprüden tıngır mıngır geçerken anlamsız bir neşeyle dolmaya alışmıştım; enerjim tavan yapıyor nemrutluğumdan eser kalmıyordu böylece.. istanbullll, bu sabah neden trafik yoktu ha neden!!!??

biri beni balyozla normale döndürsün.

2 comments:

Herbert said...

temassız kartlardan kullanırsan şifreye de gerek kalmaz.

kip said...

aaa evet harbiden..
aslında starbucks adamına yavaş ve sakin konuşmak lazm o zaman yanlış da olmaz belki, böylece ~30 sn'de işlem bitebilir. ben de akıl sağlığımı kaybetmemm.