Friday, May 15, 2009

bir bahar sabahı



iki gündür arabayla işe geliyorum. trafik makul düzeyde, hava da muhteşem olduğu için tam köprünün üzerinden geçerken içimi anlamsız bir mutluluk kaplayıveriyor. öndeki 2 pencereyi açıyorum sonuna kadar (bir dahakine 4 ünü birden deneyeceğim), eksen de sağolsun hep benim köprüden geçeceğim anlarda en sevdiğim şarkıları çalıyor oluyor. deli esen rüzgar, sesini açtığım müzik, ve sağımdan solumdan akan puslu bir boğaz beni benden alıyor. uçuyorum. uçuyorummmm. bazen sol kolumu çıkarıyorum dışarı, saçlarımı kontrol etmeyi bırakıyorum. bırakıyorum rüzgarda karman çorman olsunlar, ne önemi var? nasıl olsa köprüde şerit değiştirmek yok, dümdüz giderken 1 sn gözlerimi kapasam n'olur? maximum adamı hareketi yapmak istiyorum ama şöför mahali bu tip aşırılıklara uygun bir yer değil; tutuyorum kendimi. içim durmuyor ama. pencereler açık olmasa, utanmasam yandaki arabalardan, bağıra çağıra şarkıya eşlik edeceğim. bağıra çağıra olmasa da kendi volümümden ediyorum aslında. bazen sol kolumu çıkarıp arabanın tepesinde ritm tutuyorum, bazen de havaya dokunuyorum. evet evet basbayağı havaya dokunuyorum. su gibi, toprak gibi hava da ağırlaşıyor. tutabildiğim, avucumda sıkıp, serinliğinden alıp yanımda götürmek istediğim bir şey oluyor.
istanbulu seviyorum diyorum, her sabah bunu yaşasam diyorum.. cep telefonumdan resim çekiyorum. ufacık bir anı bana gün boyu yeter.

işte istanbul'da bahar bana bunu yapıyor..

1 comment:

Fery... said...

ne güzel yazmışsın :) bu şehirde öyle anlar yaşayınca iyi ki diyorum ben hep... iyi ki :))