Friday, May 29, 2009

tün


dün gece... moda'ya giderken bahariye'de en saykotik mankene rastladım vitrinin birinde. öyle burnu havada, sarı bonus saçlarıyla ve havalı gözlüğüyle, kimselerin giyemeyeceği bir kıyafet teşhir ediyordu. üzüldüm biraz. resmini çektim çaktırmadan.



yoluma devam ettim...

moda'ya doğru bir apartman aralığında gizli saklı işler yapan yaşlı bir amcaya rastladım sonra. sarmaşıkların arasındaki demir kapıdan dışarı sızan puslu bir ışıkta masanın üstüne eğilmiş arkaplandaki arapça seslerin eşliğinde gizemli gizemli oturuyordu orda. ne yaptığını çok merak etmeme rağmen kurcalamadım. hayal etmeyi, bin bir hikaye uydurmayı tercih ettim. an itibariyle ihsan oktay anar'ın suskunlarını okuyor olmamın etkisi de yadsınamaz.

gideceğim eve vardığımda beni az önce batmış güneşin tatlı kırmızılığına nazır bir çilingir sofrası bekliyordu. manzara güzel, sofra güze, rakı güzel, ama muhabbet en güzel.. huzur içinde bir kaç saat geçirdim. hatta bir ara eski istanbul dolaylarından atılan havai fişekleri bile izledik.

istanbul hep ama hep sürprizleriyle kalbimi çalıyor..

dönüş yolunda artık saat geceyarısına gelmek üzereyken yolumun üstündeki bir diğer ışıltılı "şey" süreyya operasıydı. henüz yeni haliyle bir opera/tiyatro/müzikal izleme fırsatını yakalayamamış olmanın hüznüyle evime doğru sakin sakin adım atmayı sürdürdüm.
kadıköy/moda bu serin yaz başı akşamlarında sonsuz huzuruyla beni yine burada olduğuma, burada yaşadığıma sevindirdi...

3 comments:

Fery... said...

ben de istiyorum böyle bi akşam, borcun olsun...

Esterhazy said...

ben de istiyorum lan, bana da borcun olsun...

kip said...

modada teraslı, manzaralı evim vardı da çağırmadım mı siz de bi hoşsunuz.. =)

gelin her daim içelim başka başka mekanlarda.. bazen evde..?