dingin bir bayram tatili sonrası korkunç geçen bir iş haftasının en güzel yanı olan karadenizden dönüş sonrası yine yeniden beraberiz sevgili okuyucularım..
insan adeta kuş misali bir orda bir burada olabiliyor. bazen istiyor ki hep burda olsun hiç orda olmasın. bazen o "orda" değişkeni güzel bir yer oluyor, misal çeşme, bu sefer de hep orda olsun istiyor. dengesiziz netekim. kimilerinden daha az kimilerinden daha çok. bazılarınınsa yakınından bile geçemeyiz onlar fezayı bile dengesizlikleriyle ters yüz ederler. güneşli bir temmuz gününü diz boyu çamurda yürümek zorunda kaldığınız kapkara bir ocak gecesine çevirirler.
bazen de size herşeyleri yazasım anlatasım geliyor. neler oldu, neler oluyor, neler olacak.. işimdeki dertleri paylaşasım var. en detayıyla hem de.. şundan tiksiniyorum, şunun gibi olmak istiyorum diyesim var.. bilmemkim beye kafa atmamak için kendimi zor tutuyorum diye yazasım var. ama imtina ediyorum doğal olarak. ne de olsa bu ortam sanal ortam..
modada cafe açasım geliyor bazen de mesela. ama yemez. yer mi hiç? mafyayla nasıl uğraşacaksın, şu projeyi psikolojik olarak kaldıramazken?
sonra gelecekle ilgili çekincelerim var. ne olur bana, ne zamana kadar devam ederim böyle? sonsuza kadar etsem bir yararı olur mu ki? benden adam olur mu gibi? daha bir bok olmadım çünkü, ve malesef bundan adım gibi eminim.. yaş 30'a bir kaç kala..
her bir şeyler pek bir boktan ama yine de buna rağmen iş dışındaki diğer konularda optimistim hiç olmadığım kadar. başka türlüsü kurtarmaz çünkü şu an beni. deniz bugün "inanamıyorum sana nasıl bu kadar olumlu olabiliyorsun?" dedi. konu tabi ki çok abuk başka bir konuydu ama.. olmasam yapamam ki? numaradan mı? kendimi mi kandırıyorum bilmiyorum.. aslında bal biliyorum da size söylemem..
böyle ulu orta söylenir mi bilmiyorum ama, (ayıptır söylemesi diyelim klişesinden) varşovadan aldığım votkadan koydum kendime. kocaman bir bardakta hem de. mis gibi otlu votka. gerçekten içinde bir dal çimen var ya.. biraz daha huzur buldum böylece. görsen çatlıyorum böyle koltukta. o kadar. zaten bugün dönüş yolundaki benzin/sigara molalarında biri "kusura bakma ama çok sevimlisin bu akşam, sürekli gülüyorsun neden?" dedi. ayol neden kusura bakayım, deliye bak. "istanbul'a dönüyorum ondan" dedim. perşembeleri öğleden sonradan itibaren geri saymak nedir öğrendim.. evet perşembeleri "happy day" im benim. bir de yol boyu işten bahsedilmese..
sonracığıma, pide yediğimiz yerde bir gazetenin autoshow ekini okudum. inanılmaz canım çekti. gitmek görmek istedim. bu sene 70ten fazla yeni / rötuşlanmış model çıkıyormuş piyasaya. boru mu? qashqai'ıma da imaj yapmışlar 7 kişilik aile boyu olmuş. neyse zaten o kadar kalabalık ailem olacak yaşa gelinceye kadar anca biriktirebilirim onu alacak parayı. zaten 7 kişilik aile ne demek? ana baba birer tane olsalar 5 çocuk eder. karun olsan 5 çocuk göçertir adamı. brangelina'yı tenzih ederim. onlar 8ler ve fakir olduklarını da hiiiiç sanmıyorum.
ne diyordum? autoshow'a gitmek istedim gazeteye bakarken ama sonra o kalabalıkta düşündüm kendimi. hareket edemediğimi, saatlerimi verip hiç bir arabaya dokunamadığımı falan. vazgeçtim hemen.
benden bu kadar saçmalık yeter gece gece. şimdi gidip karpuz keseceğim. öpüldünüz!
soru editi: benim bu blog yazdığım yerde hizalama, font seçme falan butonları vardı eskiden kaybolmuşlar noldu ayol onlara?
ya sas pedia!
-
müziği bırakıyorum açıklamasını yaparken uzun, yeni yıkanmış, sarı
yelelerine mi yoksa dev güneş gözlüklerine mi baksaydım karar veremediğim
törkiş ar...
9 years ago
6 comments:
kafe fikrinden vazgeçmen çok isabetli bence :) bu kafe açmayı niye düşünüyor herkes anlamam. bütün gün ayakta koştur, yok malzemeydi garsonun motivasyonuydu elektiriğiydi suyuydu. salak müşteriler ota moka şikayet edecek, sağlı sollu girişmek isteyeceksin...
ama bizim neslin tamamında böyle romatik bi hayal, kafe açıp balerina cif gibi masalar arasında dansedicek
of canim votka istedi..sabahin 9:40'i daha...egitimdeyim...bugunun bitmesini sayamadigim kadar gozle bekliyorum... yazini cok sevdim. Ben boole pitir pitir akla ne gelirse yazilan seyleri okumayi cok seviyorum, o an karsindaymisim da sen konusuyormussun gibi oluyor..
ben her işyerinde spor salonu türünden şeyler olsun istiyorum. Öyleki tam böle bir adama içinden gelenleri dökmek istediğinde, ben bonemi takayım havuza bir dalayım diyebilmeli insan, hiç olmalı kum torbası dövmeli. Çünkü gerçekten iş alemi ortalama düzeydeki tüm enerjileri yere serebiliyor. Allah'a binşükür benimde iş dışında daha iyimser bir havam varda, gün iş anlamında bitince biraz dengeye gelebiliyorum.
herb: şimdiki orta yaşlıların hayali emeklilikte güneyde bi sayfiye mekanına yerleşmek ya bizimki de bu işte.. hem ordan oraya koşturmıcaksın ki sen, adam bulucan 2 tane sempatik üniversite öğrencisi onlar çalışacak sen kasada para sayıcan. ideal bence.
ozi: bitiremedim votkayı. öküz olduğum için 50lik arjantine koymuştum sıkıldım sonra hep aynı şeyden =)
ben de aklıma geleni yazmayı seviyorum işte. bilgilendirici blog yapcak halimiz yok..
malum: bizim lisede lise sonların katında kum torbası ve boks eldiveni vardı. parçalanmıştı sene sonunda. şirketlerde de olmalı kesinlikle. ya böyle bişi yapcaklar, ya da google ın merkezi gibi kanepeler fln olcak her yerde. yarım saat uyuyup gelcen..
bir iş yerine kanepe koysalar ve hadi bi yrm saat uyu gel sen sakinleş deseler ben bunu deli gibi suistimal ederim kendimde potansiyel görüyorum :P
zira geçenlerde de dillendirdiğim üzere hanyvan olsan hangisi olurdun sorusunun cevabı bende ayı :)
kış uykusu denen şey ne güzeldir ya, donsun hayat dursun dünya ohhhh sonra nisan gelsin mayıs hatta ben şöle gözlerimi ovuştura ovuştura uyaniim, günaydın desin dünya bana :)
çok ciddiyim ayı olmak koymaz yani :P
ayy ben bunu bloga koyiim :P
estf be gülüm senden ayı olur mu =) koala olsan peki?
=)
ya da tembel hayvan eheh
Post a Comment